Özelikle kanser (Reiche, Nunes ve Morimoto, 2004; Garssen ve Godkin, 1999; Barbara L. 1999.) ve depresyon (Yapko, 1997, 2011) hastalarıyla yapılan çalışmalar ve incelemeler bağışıklık sistemi üzerindeki psikolojik faktörlerin etkilerine ışık tutmaktadır. Çalışmalar bir taraftan olumsuz psikolojik nedenleri araştırırken bir yandan da olumlu olabilecek nedenler üzerinde çalışmalar yapmaktadır.
1- Sevgisizlik
Yeni doğan çocuklarda görülen en yüksek ölüm oralarının anne ya da anne figürüne sahip olmayan bebeklerde olduğunun fark edilmesi gözleri psikolojik faktörlerin üzerine yoğunlaştırdı. Yaşamın ilk yıllarında yeterince anne ya da anne figürü sevgisini görmeyen çocukların bağışıklık sistemleri zayıftır. Kanserli ve depresyon hastalarında da benzer bir faktör bulunmuş; sevgisizlik. Aile bireyleri, eşi, arkadaşları tarafından sevilmeyen ya da sevilmediğini hisseden kişiler en önemli risk grubunu oluşturuyor. İlginçtir ki sevildiği halde sevilmediğine inanan kişilerde de aynı sonuçlar elde ediliyor. Sevilmeyen ya da sevilmediğine inanan kişiler kendilerini sosyal ilişkilerden izole ediyorlar ve gittikçe yalnızlaşıyorlar.
2- Kontrolcülük
Bağışıklık açısında risk grubunda olan bir diğer grup ise kontrolcü kişilik özelliğine sahip bireyler. Psikolojide en sık görülen vaka ise obsesif kompulsif bozukluk. Kontrolcü olma, hemen her şeyi kontrol etmeye çalışma başarılı olma üzerinde kesinlikle olumlu bir etkisi yaratsa da hatırı sayılı bir strese de neden oluyor. Aynı zamanda aşırı müdahaleci, takıntılı ve mükemmeliyetçi olan bu kişilerin hataya, eksikliğe, kusura tahammül edemiyorlar. Yaşamın getirdiği bazı olumsuzlukları kabullenebilme, esnek olabilme, affedebilmede dolayısıyla mutlu ve huzurlu olmada oldukça zorlanıyorlar.
3- Haksızlığa Uğrama
Haksızlığa uğrama da çok önemli bir stres kaynağı, hele de bu haksızlık yakın kişilerden geliyorsa. Haksızlığa uğrayan, bunun karşılığında hukuki, maddi vs. elinden bir şey gelmeyen insanları bu duygu içten içe kemiriyor. Haksızlığa uğrayan insanlar yaşadıkları olayları yıllarca bazen de hayatı boyunca sürekli zihinlerinde tekrar ederler. O anıların zihinde her tekrar edilişi kişinin bağışıklık sistemini zayıflatıyor.
4- Hedefsizlik
Hedefsizlik demek yaşlanmak demektir, yaşamla ilgili bir hedefi olmayan kişi yaşı ne olursa olsun yaşlanmış demektir. Yaşamla ilgili yeni hedefleri planları olmayan kişilerin bağışıklık sistemi artık eskisi gibi antikor üretmemeye başlıyor.
5- Değersizlik
Ve diğer önemli faktör ise değersizlik. Değersizlik duygusu/düşüncesi tüm bu anlatılan olumsuz psikolojik faktörlerin hem nedeni hem sonucu gibi bir işlev görüyor. Aile içinde, sosyal çevrede ya da iş ortamında yeterince değer bulmayan kişilerin benlik saygısı ve özgüveni de düşük oluyor. Bu durum kişinin benliğini, işini, ilişkilerini, yediklerini neredeyse hayatın tüm yönünü olumsuz etkiliyor. Zararlı yiyecek ve içecekler tüketme, toksik arkadaş ortamına girme, korunmasız cinsel yaşam, iş yaşamında düşük performans düzeyi gibi birçok nedenin altında maalesef değersizlik hisleri yatıyor. Bu hislerle yapılan kötü seçimlerin sonucu artan değersizlik olarak dönüyor. Bu kısır döngü bağışıklık sistemini her açıdan tehdit ediyor.