Evli veya boşanmış kişileri çekici bulmak, aslında bir terk edilme korkusuna işaret edebilir. Bu korku, genellikle çocukluk döneminde yaşanan olumsuz deneyimlerden kaynaklanır. Örneğin, ebeveynlerin boşanması, ebeveynlerin sürekli kavga etmesi, ya da ebeveynlerden birinin ölümü gibi durumlar, terk edilme korkusuna yol açabilir. Terk edilme korkusu yaşayan kişiler, genellikle kendilerini güvende hissetmedikleri için, evli veya boşanmış kişileri çekici bulurlar. Bu kişiler, evli veya boşanmış kişilerde, kendilerinin ihtiyaç duyduğu desteği ve güveni bulabileceklerini düşünürler. Terk edilme korkusu yaşayan kişiler, genellikle ilişkiyi sabote edici davranışlarda bulunurlar. Örneğin, kıskançlık, şüphecilik, veya kontrol etme davranışları sergileyebilirler. Bu davranışlar, ilişkinin bozulmasına ve sonunda bitmesine neden olabilir.
Terk edilme korkusunu yenmek için, öncelikle bu korkunun kaynağını belirlemek gerekir. Kaynağı belirlendikten sonra, korkuyla başa çıkmak için bazı stratejiler geliştirilebilir. Bu stratejiler arasında, terapi, destek grupları, ve kişisel gelişim çalışmaları yer alır.
Terk edilme korkusu, ciddi bir psikolojik sorundur. Ancak, bu korkuyla başa çıkmak mümkündür. Doğru destek ve tedavi ile, terk edilme korkusu yenilebilir ve sağlıklı ilişkiler kurulabilir.
Terk edilme korkusunu yenmek için bazı ipuçları:
• Kendinize güvenin. Kendinize güvendiğinizde, başkalarının sizi terk edeceğine inanma olasılığınız daha düşüktür.
• Duygularınızı ifade edin. Duygularınızı ifade etmek, onları bastırmaktan daha sağlıklıdır.
• Olumlu düşünmeye çalışın. Olumlu düşünerek, kendinizi daha iyi hissedecek ve başkalarına karşı daha açık olacaksınız.
• Destek alın. Terk edilme korkusu yaşıyorsanız, bir terapist veya danışmandan destek alabilirsiniz.
• Kendinizi sevin. Kendinizi sevdiğinizde, başkalarının sizi sevmesi daha kolay olacaktır.
Evli veya boşanmış kişileri daha çekici bulmanın temelinde terk edilme korkusunun yattığını belirten Evlilik ve Çocuk Terapisti Psikolog Ramazan Şimşek, bu korkunun nedenlerini sırladı.
Evli erkekler ve kadınları daha mı çekici buluyorsunuz? Boşanmış kişilere karşı ayrı bir ilginiz mi var? Turistlere karşı farklı bir heyecan mı duyuyorsanız? Özellikle işkoliklerin sizi mıknatıs gibi çektiğini fark ettiniz mi? Eğer bu sorulardan sadece birine bile “evet” yanıtını veriyorsanız “terk edilme korkusu” yaşıyor olma ihtimaliniz çok yüksek.
Yaşamın ilk yıllarında anne ve babaya bağlanma çocuk için güven duygusunun temelidir hatta ölüm-kalım meselesidir. Bebekler hayatta kalmak için tamamıyla annelerine muhtaçtır ve eğer bir bebek annesini kaybederse genelde ölür. Bebekler, annelerinden ayrılmayı engelleyecek şekilde davranmaya hazırlıklı doğar. Ebeveyne bağlanma bir şekilde sekteye uğradığında, kopma ya da kopma olasılığı olduğunda çocuğun güven duygusu temelden sarsılır. “Kaygı-üzüntü-öfke” döngüsüne giren çocuk kendini sakinleştiremez ve yoğun bir terk edilme korkusu yaşar.
Terk edilme korkusunun temeli
- Çok küçük bir yaşta ebeveyn kaybının olması
- Bir ebeveynin uzun süre hastanede kalmış olması
- Küçük yaşta anne babanın boşanmış olması
- Sürekli kavga eden bir anne baba
- Küçük yaşta yatılı bir okula gitmek
- Anne babanın aşırı korumacı olması
- Çok soğuk bir ebeveynin olması terk edilme korkusunun temelini oluşturur. Anne ve babaya bağlanmış olmanın acısını derinden hisseden çocuklar büyüdüklerinde bağlanma duygusuna karşıt tepki olarak bu savunma mekanizmasını geliştirir. “En iyisi hiç bağlanmamak, kimseye güven olmaz” gibi çekirdek inanç geliştirilmesi de bu yüzdendir. Hatta bu korkuyu yaşayanlar karşı cinse bağlanmayı “özgürlüğün elden gitmesi” olarak görürler. “Bekarlık sultanlıktır” deyişi bir anlamda onların mottosudur. Bu söz evlenme/bağlanma korkusuna karşı geliştirilen bir mekanizmadır.
Aslında siz tutarlı bir ilişki yaşamak için hiç ümit vaat etmeyen insanlar değil, daha çok tutarlılık için “birazcık” ümit veren insanlardan etkileniyorsunuz. Ümit ve şüphe karışımı içinde size bir şeyler sunanlarla ilgileniyorsunuz. Dengesiz aşklar size tanıdık gelir, iyi bildiğiniz bir şeydir.
Sizin gerçekten yanınızda olmayan insanları seçmeniz, çocuklukta terk edilmenizi tekrardan etkinleştirmeye devam ettirdiğinizi onaylar. Duygusal ilişkilerde hissedilen yalnızlık boşuna değildir.