Otizm Spektrum Bozukluğu; Anlayış ve Yaklaşımlar
2000 yılından beri profesyonel olarak danışan gören bir psikolog olarak net bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. Çocuklarının ruh sağlığı/psikolojik sağlığı konusunda ebeveynlerin en çok tedirgin oldukları iki tanı dikkatimi çekti. Bunlardan birisi zihinsel engel (mental retardasyon) olasılığı diğeri de otizm olasılığı idi.
Ebeveynlerin kaygılarıyla bir süre çalıştıktan sonra daha iyi anladım ki ülkemizdeki birçok ebeveyn otizm’i “ağır bir ruh sağlığı ya da ağır bir akıl sağlığı sorunu” zannetmekteydi. 2000’li yılların başında otizm hakkında maalesef çok fazla yanlış bilgi, çok fazla kulaktan dolma bilgiler vardı. Bu bilgilerin kaynağını araştırdığımda karşıma bazı nedenler çıktı;
- Otizm belirtilerini yoğun yaşayan çocukların eskiden okula gönderilmemesi, sosyal hayata katılımlarının sınırlı olması, bazı ailelerin çocuklarını sürekli evde tutması bu olumsuz algıya neden olmuştu.
- Otizmli çocukların özel ya da devlete ait özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde eğitim alması bu yanlış ve olumsuz algıların önemli bir nedeniydi çünkü o yıllarda maalesef bu “özel ve çok değerli” eğitim kurumlarımız hakkında da çok yanlış, üzücü algılar vardı.
- Kanaatimce bir diğeri de bu konuda donanımlı psikolog, özel eğitimci, psikolojik danışman ve psikiyatr sayısının az olmasıydı. Açıkçası uzmanların ilgi alanına bakıldığında öncelikli bir gelişimsel bozukluk da değildi otizm. Bu nedenle uzmanların toplumu bu konuyla ilgili sağlıklı bilinçlendirme faaliyetleri de sınırlı kalmıştı. Uzmanların gerektiği kadar konuşmadığı bir ortamda kulaktan dolma bilgiler haliyle artıyordu.
Şimdilerde yeterli olmasa da eskiye oranla daha yüksek bilinç ve farkındalık söz konusudur. Ülkemizin bazı çok değerli vakıf, dernek ve kuruluşlarının bunda emeği ve katkısı çoktur. Bir baba, bir uzman ve bir vatandaş olarak verilen emeklere karşı büyük minnet duyuyorum. Mili Eğitim Bakanlığı, vakıflar, dernekler, özel eğitim kurumları ve özel danışmanlık merkezleri sayesinde hem farkındalık gelişti hem de çok özel yöntemler, terapiler ve yaklaşımlar alana kazandırıldı.
“573 Sayılı Özel Eğitim Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararname”nin önemini de belirtmeliyim ki ülkemizin özel çocukları için bir milat olmuştur.
Artık otizmin bir akıl sağlığı sorunu ya da ruh sağlığı sorunu olmadığı daha iyi biliniyor.
Otizm Nedir?
Otizm, ortalama 18. aydan sonra (DSM 4-R’de 3 yaş öncesi ibaresi DSM 5’te kaldırılmıştır) daha belirgin bir şekilde ortaya çıkan bir bozukluktur (Bilimin bozukluk/disorder kelimesini kullanmasının nedeni kişinin günlük yaşamındaki bazı işlevlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirememesi ancak zamanla değişim/düzelme gösterebilmesidir).
Otizm bireyin özellikle sosyal etkileşim, iletişim, duyguları ifade etme ve davranışlarında belirgin farklılıklara yol açan nörogelişimsel bir bozukluktur. Otizm Spektrum Bozukluğu (ASD) olarak da bilinir ve her birey için farklılık gösterir. Belirtiler “hafif, orta ve yüksek” seviyede görülebilir. Belirtiler de ortak benzerlikler olduğu gibi farklılıklar da mevcuttur.
Otizm, ilk kez 1943 yılında Amerikalı psikiyatrist Leo Kanner tarafından “erken infantil otizm” olarak tanımlanmıştır. Kanner, 11 çocuk üzerinde yaptığı gözlemler sonucunda, bu çocukların sosyal etkileşimde zorluklar yaşadığını ve kendine özgü tekrarlayıcı davranışlara sahip olduğunu belirtmiştir.
Otizmin Gelişim Dönemlerine Göre Belirtileri
Otizm Spektrum Bozukluğu, doğumdan kısa bir süre sonra bazı belirtilerle kendini göstermeye başlar. Bu belirtileri erken fark eden ebeveynler veya uzmanlar bebeğin gelişimini ivedilikle desteklerler. Bu belirtiler gelişim dönemlerine göre belirtilmiştir.
6 – 24 Ay Arası Belirtiler
- 6 ayı geçtiği halde başkalarına gülümsemiyor,
- 12 ayı geçtiği halde sesler çıkarmıyor,
- 12 ayı geçtiği halde adına tepki vermiyor,
- 12 ayı geçtiği halde işaret parmağını kullanarak isteğini belirtmiyor,
- 12 ayı geçtiği halde bay bay, alkış yapma gibi becerileri taklit etmiyor,
- 12 ayı geçtiği halde ce – ee gibi sosyal oyunlara tepki vermiyor,
- 16 ayı geçtiği halde tek sözcük kullanmıyor,
- 18 ayı geçtiği halde basit yönergeleri yerine getirmiyor,
24 – 36 Ay Arası Belirtiler
- 2 yaşını geçtiği halde 2 sözcüklü anlamlı cümleler kuramıyor,
- Ebeveyn ya da kardeşi kendisiyle oynadığında karşılık vermiyor,
- Sosyal oyunlara katılmak istemiyor,
- Senaryolu oyunlar oynayamıyor,
- Beslenmede aşırı seçici davranıyor,
- Rutinlerine aşırı bağlılık gösteriyor,
- Oyuncaklarla amacına uygun oynamıyor,
- Kanat çırpma ya da parmak ucunda yürüme gibi tekrarlayan davranışlar sergiliyorsa otizm spektrum bozukluğu durumunu şüphelendirebilir.
DSM-5 Kriterlerine Göre Otizmin Belirtileri
Otizm Spektrum Bozukluğu tanısı, DSM 5 tanı ölçütleri dikkate alınarak uzman gözlemi ve aileden alınan bilgilerle uzmanlar tarafından konabilir.
Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayımlanan DSM, hem çocuklar, hem de yetişkinlerde görülen tüm psikiyatrik bozuklukları kapsar. DSM el kitabında bu bozuklukların nedenleri, görülme yaşı ve cinsiyet gibi özelliklere ilişkin istatistikler, bozuklukların gelişimine ilişkin öngörüler ile sağaltım önerileri de yer almaktadır. DSM sistemi ülkemizde psikiyatri ve psikoloji uzmanları tarafından tanı koyma sürecinde yaygın olarak kullanılmaktadır. DSM 5 tanı ölçütleri aşağıda yer almaktadır.
DSM 4 ve DSM 5 tanı ölçülerinde değişen en önemli konu Asperger Bozukluğu ve Rett Bozukluğunun çıkarılıp yerine Otizm Spektrum Bozukluğu ibaresinin getirilmesidir. Bahsedilen iki bozukluğu da otizm kavramının kapsadığına yönelik alınan karar sonrası kaldırılmıştır. Bunun yerine yoğunluk ve ağırlık düzeylerini ifade eden “Birinci, İkinci ve Üçüncü Düzey” ifadeler ve açıklamaları getirilmiştir.
DSM-5 Tanı Ölçütleri:
Toplumsal İletişim Ve Etkileşim
- Olağandışı toplumsal yaklaşım ve karşılıklı konuşamama (Örneğin; sözle ya da beden diliyle selam alma-verme eylemini gerçekleştirememe, bir konuşmayı yani sohbeti devam ettirememe gibi)
- İlgilerini, duygularını paylaşamama (Örneğin sevinme, üzülme, şaşırma, korkma gibi duygu tepkilerini vermeme ya da anlaşması zor şekilde çok farklı ifade etme gibi)
- Toplumsal etkileşimi başlatamama ya da toplumsal etkileşime girememe, (Örneğin “merhaba, günaydın, iyi akşamlar gibi konuşma ya da sohbet başlatma etkileşimleri gibi)
- Toplumsal-duygusal karşılıklılık eksikliği, (Örneğin hemen herkesin aynı anda şaşırdığı bir olaya eşlik etmeme gibi)
- Sözel ve sözel olmayan bütünsel iletişim yetersizliği, (Örneğin tek kelimeler, çok kısa cümleler kurma ya da hiç kurmama, beden diliyle sınırlı kısıtlı tepki verme ya da hiç vermeme gibi)
- Göz iletişimi ve beden dilinde olağan dışılıklar ya da el – kol hareketlerini anlama ve kullanma eksikliği (Örneğin biri ona doğru konuşurken göz teması kurmama, tokalaşmak için uzatılan elin tutmak yerine bakma ya da anlamama gibi)
- Yüz ifadesinin ve sözel olmayan iletişimin hiç olmaması,
- Toplumsal etkileşim için kullanılan sözel olmayan iletişim davranışlarında eksiklikler, (Örneğin “evet” anlamına gelen başı öne doğru eğme beden dili eylemini yapmama gibi)
- Değişik toplumsal ortamlara göre davranışlarını ayarlama güçlükleri, (Örneğin sıraya girilmesi gereken bir yerde bunun farkına varamama gibi)
- Hayali oyunu paylaşma ya da arkadaş edinme güçlükleri,
- Akranlarına ilgi göstermeme,
- Akranlarıyla etkileşim kurma, etkileşimlerini sürdürme ve ilişkilerini anlama eksiklikleri
Kısıtlı, Yineleyici Davranışlar
- Basmakalıp ya da yineleyici motor eylemler,
- Yineleyici ve basmakalıp nesne kullanımı ve konuşma (oyuncakları, nesneleri sıraya dizme, ekolali / yankılama, kendine özgü deyişler vb.),
- Aynılık konusunda direnme, (Örneğin aynı yemeği aynı şekilde aynı yerde yeme gibi)
- Değişikliklere karşı esneklik göstermeme,
- Törensel / ritüel sözel ve sözel olmayan davranışlar (örn. küçük değişiklikler karşısında aşırı sıkıntı duyma, geçişlerde güçlükler yaşama, törensel selamlama davranışları, hep aynı yoldan gitme isteği ve aynı yemeği yemek isteme vb.),
- Yoğunluğu ve odağı olağandışı olan, ileri derecede kısıtlı, değişiklik göstermeyen ilgi alanları (Alışılmadık nesnelere aşırı bağlanma ya da bunlarla uğraşıp durma, ileri derecede sınırlı ya da saplantılı ilgi alanları vb.),
- Duyusal girdilere karşı çok yüksek ya da düşük düzeyde tepki gösterme veya çevrenin duyusal yanlarına olağandışı bir ilgi gösterme (Ağrı / ısıya karşı aldırmazlık, özgül birtakım seslere ya da dokulara karşı tepki gösterme, nesnelere aşırı dokunma ve koklama vb.)
Belirtilerin 3 Yaştan Önce Görülmesi:
Belirtiler erken gelişim (0 – 3 yaş) döneminde başlamış olmalı,
Toplumsal Belirginlik:
Belirtiler, sosyal alanlarla ilgili ya da diğer önemli işlevsellik alanlarında klinik açıdan belirgin bir bozulmaya neden olmalı,
Toplumsal İletişim Beklenenin Altında:
Toplumsal iletişim genel gelişim düzeyine göre beklenenin altında olmalıdır.
Otizmin Nedenleri ve Risk Faktörleri
Otizmin kesin nedenleri henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi otizmin gelişiminde önemli bir rol oynar.
Otizmde Sıkça Sorulan Sorular
Otizmin sebebi nedir?
Otizmin sebebi nedir? Otizmin nedenleri karmaşıktır ve genetik, çevresel ve gelişimsel faktörler içerir.
Otizmde hangi davranış sorunları görülebilir?
Sosyal etkileşimde zorluklar, tekrarlayıcı davranışlar ve sınırlı ilgi alanları otizmde yaygın davranış sorunlarıdır.
Otizm tanısı nasıl konur?
Otizm tanısı, gözlemler ve DSM-5 tanı ölçütlerine dayanarak uzmanlar tarafından konulur.
Otizmde Terapi ve Müdahale Yöntemleri
Otizmde terapi, bireyin becerilerini geliştirmeye ve zorluklarının üstesinden gelmeye yardımcı olabilir. Uygulamalı davranış analizi (ABA), konuşma ve dil terapisi, sosyal beceri eğitimi ve aile eğitimi gibi yöntemler kullanılır.
Ailelere Tavsiyeler
Erken müdahale önemlidir: Otizm belirtileri fark edildiğinde hemen uzman bir değerlendirme yapılmalıdır.
Bilgi edinin ve destek alın: Otizmle ilgili güvenilir kaynaklardan bilgi edinin ve destek gruplarına katılın.
İletişim kurun: Çocuğunuzla düzenli ve anlamlı etkileşimler kurun.
Sabırlı olun: Her çocuğun gelişimi farklıdır, sabırlı olun ve küçük adımları kutlayın.
Otizm, bireylerin ve ailelerin yaşamlarını derinden etkileyebilir, ancak uygun müdahale ve destekle birlikte otizmli bireylerin yaşam kalitesi önemli ölçüde artırılabilir.