AnadoluJet Dergisi Ağustos 2018 Sayısı:
Bebeğiniz büyüdü, neredeyse 2 yaşında olacak. Kısa bir süre öncesine kadar evde esen huzur ve mutluluk rüzgârlarının yerini gerginlikler, fırtınalar almaya başladı. Peki ama neler oluyor?
Çocuk sahibi olmanın tarifsiz duygusunu hisseden anne-babalar bir taraftan da onun gelişimine tanıklık etmenin mutluluğunu yaşarlar. Dişlerinin çıkmaya başladığı anlar, emekleme hâlleri, ilk kelimeleri derken bütün ilklerine tanıklık ederler. Evde tam anlamıyla bir neşe mevsimi yaşanır, her yer her an cıvıl cıvıldır. Çocuğun bu hâlleri birçok anne-baba için mutluluğun zirvesidir. Her şey çok güzel giderken 18’inci aydan sonra tuhaf bir şeyler olur çocuk huysuzlaşmaya başlar.
Yemek yemede inatlaşma, uykuya direnme, söz dinlememe, insanlara vurma, eşyaları fırlatma hatta kendini yerlere atma…
Anne ve babaların tahammülü azalmaya, sinirleri zayıflamaya başlamıştır. Peki, ne olmuştur da çocuk aniden değişmiştir? Kimilerinin dediği gibi bir sendrom mu yaşamaktadır çocuk, yoksa gelecekte onu hayatta tutacak bir donanıma mı sahip olmaya çalışmaktadır?
Zamanın ruhuna bilimin mercekleriyle derinlemesine bir bakalım.
İnsan Olma Yolculuğu
Doğduğunda ve ilerleyen aylarda bebek kendini bilmez. Kendini annesinin bir parçası, bir uzvu gibi görür. Eliyle yüzünü çizip, saçını çekip bir taraftan da canı yandığından ağlaması (sanki acıtan kendi eli değilmiş gibi) bebeğin kendini bilmediğini gösteren trajikomik bir hâldir.
Psikanalizci Heinz Kohut, benlik ya da ego olarak bildiğimiz bu kavrama “kendilik/self” adını vermiştir. Yani bebeğin kendilik temsili yoktur. Konuşabilse bile “Anne ben acıktım.” diyemez çünkü ortada “ben” yoktur. Aynadaki kişinin kendisi mi başkası mı olduğunu tam olarak kavrayamaz. Oynarken yanlışlıkla kanepenin altına kaçan oyuncağının kaybolduğunu zanneder; gördüğü şeyler vardır, görmedikleri yok olmuştur. Zihinsel becerileri yavaş yavaş gelişirken gizemini tam olarak çözemediğimiz 18’inci ay olayı vuku bulur. İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran dönüm noktası; ben, ego ya da Kohut’un ifadesiyle kendilik temsilinin başlamasıdır.
Bebeğimiz artık kendini tanımaya, farklı bir birey olduğunu anlamaya başlar. Artık ortada bir “ben” vardır hatta daha doğru bir ifadeyle “ben, ben, ben!” vardır. Hayat boyunca sürecek “insan olma macerası” başlamıştır. Başlamıştır başlamasına ama madalyonun bir de öbür yüzü vardır; birdenbire ortaya çıkan “ben”in hayatta kalabilmesi ve psikolojik varlığını devam ettirebilmesi için gördüğü ve istediği her şeye sahip olma dürtüsü vardır. Bu güçlü dürtü 2 yaş çocuğunun gündelik hayatını ciddi manada etkiler.
Bağımsızlık
Çocuğun davranışlarına yansıyan özelliklerin başında bağımsızlık gelir. Artık gelişmiş bir motor becerisi vardır, bir yaşındayken sergilemediği birçok davranışı sergilemeye başlar. Çatalı, kaşığı kendi tutmak, yemeği kendi yemek ister. Kendi başına merdivenlerden rahatça inip çıkmak, bardağa su doldurmak, ayakkabılarını kendi başına giymek, yardım almadan banyo yapmak ister.
Üç tekerli bisiklet süren 2 yaş çocuğumuz annesinin-babasının kullandığı arabayı bile sürmeye yeltenir. Bunları beceremeyen ya da yapmasına izin verilmeyen çocuk ortalığı âdeta yakıp yıkmaya başlar. Sosyal olarak da farklılaşma gözlenir. Büyüklerle birlikte basit faaliyetlerde bulunabilir. Böylece edilgen biri olmaktan kurtulup aile faaliyetlerine katılan ve sosyal ilişkiler kuran etkin bir üyeye dönüşür. Sosyalleşme ile beraber bazı davranışları sergilemesi gerektiğini de öğrenmeye başlar. Özellikle kakasını ve çişini tutabilmesi sayesinde yakın çevresinden büyük ilgi görür ve ödüllendirilir. Böylece çocuk toplumun doğru, yanlış ve ayıp gibi yargılarıyla karşılaşır. Çocuğun dışkılama ve idrar üzerinde denetim sahibi olması kendisi açısından son derece büyük bir gelişmedir, ebeveynlerinin gözünde büyüme sembolüdür âdeta. Denetim sağlayamayan çocuk bu dönemde de zaman zaman zorlama, baskı ve ayıplama ile karşılaşabilir. Bu durum çocukta öfke, korku, endişe ve utanç uyandırır.
2 yaş çocuğumuz duygusal olarak da zor bir dönem yaşar. Engellendiğinde karşı çıkar ve söz dinlemez. Sahip olduğu şeyleri kararlılıkla korur. Paylaşmayı bilmez, her şeyin kendisine ait olduğunu zanneder. Anne, baba; ev, eşyalar, oyuncaklar sadece ama sadece ona aittir. İsteklerini erteleme veya duruma göre değiştirme anlayışı yeterince gelişmemiştir. Hemen kızar, sabırsızdır, öfkelenince ağlar. Arkadaşlarıyla ilişkisi bile “hep bana” anlayışı üzerine kuruludur. 2 yaşına kadar yalnız oynanan oyun, bu yaştan sonra arkadaş ilişkilerinin başlamasıyla taklit, birbirini seyretme ve birbirinin oyuncağını alma şekline dönüşür. Oyunlar, iş birliğine dayanmayan paralel oyunlardır. Çocuk bu dönemde benmerkezcidir ve bu nedenle empati becerisi geliştiremez. Herkesin kendisi gibi düşündüğünü ya da hissettiğini sanır. Çevredekilerle sorun yaşamasının ve istediği olmayınca hemen şiddete başvurmasının altında biraz da bu yatar.
Altın Çağ
Çocuğumuz zihinsel anlamda altın bir çağa adım atmaktadır. Herkesi hayrete düşürecek bir keşif merakı vardır. Doğayı ve canlıları araştırma isteği üst düzeydedir, evde sıkışıp kalmışsa çekmecelere merak salması bu yüzdendir. Her şeyin içini merak eder, ki bu onların ilk ciddi bilimsel deneylerini oluşturur. Bazı şeyleri kırmasının bir nedeni de budur. Dil gelişimindeki hız baş döndürücüdür. Mekanik şeylere meraklarından olsa gerek erkek çocuklar kızları dil konusunda geriden takip etse de 30’uncu aydan sonra aradaki fark kapanmaya başlar.
18’inci ay civarında “ben” duygusu ortaya çıkan çocuğun özerklik arayışı, çevresindekileri yönetme isteği, her şeye sahip olmak ve dilediği her şeyi yapmak istemesi, sınırlarını ısrarla genişletme çabası çevre tarafından durdurulur. Bunların neticesinde 30’uncu aya gelindiğinde çocukta hatırı sayılır bir gerginlik ve isyankâr bir tutum oluşur. Kendilik kavramını ortaya atan Kohut, çocuğun bu dönemdeki durumunu “Büyüklenmeci kendilik/grandiose self” olarak açıklar.
Büyüklenmeci kendilik, çocuğun büyüklenmeciliğini ve teşhirciliğini içerir. Çocuk, sergilediği davranışlar (kendine göre yetenekler) karşısında anne ve babasınca onaylanmayı, beğenilmeyi ve takdir edilmeyi bekler. Ebeveynini kendi büyüklüğünü aynalayan biri olarak yapılandırır. Anne-babanın yaşa uygun aynalama (örneğin, çocuk yemek yerken annenin de ağzını açması) davranışları sayesinde büyüklenmeci kendilik dönüşmeye başlar ve kendiliğin kutuplarından biri olan ihtiraslar oluşur. Bu kutbun işlevleri belli amaçlara sahip olma, bedensel ve zihinsel etkinliklerden zevk alma, kendine saygıyı ayarlayabilmedir.
Tüm bu araştırmalar ışığında, çocuğun 2 yaş döneminde sergilediği davranışlara ve taşıdığı özelliklere ithafen “sendrom” kelimesini kullanmak çocuğa haksızlık olur. Çocuk bu duyguların hayatı boyunca kendisini ayakta tutacak biricik kişiliğinin temellerini atmakla meşguldür.
Ne Yapmalı?
- Çocuğun özerkliğini, bağımsızlığını engellemeyin. Keşif amaçlı olan, canlılara zarar vermeyen eylemlerine yönelik olarak ebeveynlerin bu dönemde en sık kullandığı kelime olan “hayır”ı kullanmayın.
- Güvenlik tedbirlerinin alındığı ortamlarda keşfetmesine, dokunmasına izin verin. Mümkünse doğada daha çok vakit geçirmesini sağlayın; enerjisini çok daha iyi kullandığını göreceksiniz.
- Çok soru sorması zihinsel olarak olumlu bir gelişimi gösterir, engellemeyin.
- Boşuna inatlaşmayın, çünkü bu inatlaşma ve öfkelenme onun kontrol edebileceği bir düzeyde henüz değil. Daha büyük bir öfkeye neden olursunuz.
- Öfkesini ve diğer duygularını engellemeyin, bu duyguları yaşamasına izin verin. Size vurmasına değil, öfkesine izin verin. “Öfkelenmek serbest ama vurmak yasak” sloganı bile çoğu zaman sorununuzu halletmeye yardım edecektir. Yapacağınız uzun süreli açıklamalar da bu yaş dönemi için pek işe yaramayacak. Eylemleriniz çok daha etkilidir. Emniyet kemeri takmak istemiyorsa, uzun açıklamalara gerek yok örneğin. Takın ve yola devam edin. “Neden ağlıyorsun, niye kızıyorsun?” gibi cevabı olmayan ve işe yaramayan sorular sormayın. Siz işinize bakın, dikkat süresi uzun olmadığından bir süre sonra unutacaktır.
- Çocukların bu dönemdeki davranışlarına anlayışla yaklaşmakta zorlanırsanız lütfen bir uzmandan yardım alın.
2 Yaş Sendromu Yoktur!! Nedenleri ve Nasılları THY Anadolujet Dergisi Ağustos sayısında (90.sayfa) … İyi uçuşlar keyifli okumalar..