Obsesif Kompulsif Bozukluk
Takıntılı düşünce yetişkinlerde olduğu kadar, çocuklarda da sık görülen bir rahatsızlıktır. Obsesyon, zihnin mantıklı olmayan bir düşünce veya duyguyla yoğun ve abartılı şekilde meşguliyetidir. Tekrarlayan düşünceler, şüpheler sık sık görülür. Bazen de mantıksız bir eyleme veya davranışa yol açan, karşı konulamaz ve dayanılamaz bir dürtü söz konusudur.
Kişi bu düşünce, dürtü veya düşlemlere önem vermemeye, bunları baskılamaya veya başka bir düşünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır. Kişi bu düşünce, dürtü ve düşlemlerin kendi beyninin bir ürünü olduğunun farkındadır. Ancak çocuklar bunu tam olarak ifade edemeyebilirler. En sık ortaya çıktığı yaş 7, ortalama başlangıç yaşı ise 10’dur. Ancak literatürde ve klinik pratikte çok daha küçük yaşlarda başlayan (2 yaşa kadar) olgulara rastlanmaktadır.
Bu sorunu yaşayan çocuklar, zihinlerinde devamlı yinelenen belirli düşünce ya da temalara sahip olabilirler. Örneğin, kir ya da mikroplara karşı sürekli endişe taşıyabilir ya da temiz, düzenli olma konusunda sürekli kaygıya sahip olabilir. Ayrıca bu çocuklar belirli hareketleri, adeta törensel bir şekilde yenileyip dururlar. Örneğin ellerini belirli bir şekilde ve uzun süre tekrar tekrar yıkayabilir, eşyalarını çok özgün biçimde tekrar tekrar düzenleyebilirler. Tabi ki takıntılı davranışlar yalnızca el yıkamak değildir. Çocuğunuzun beyninde takıntılara yol açan, korkutan, sıkıntı veren düşünce ve zorlanmalarla da ilgilidir. Ardı arkası kesilmeyen güvenlik ve kesinlikle ilgili sorulan sorular da takıntılı davranışlara örnek gösterilebilir.
Çocukluk dönemindeki bazı özellikler takıntı belirtileriyle benzerlikler gösterir. Özellikle okul öncesi çocukların gelişimi sırasında bazı şeyler törenseldir. Örneğin, yatmadan önce yapılan bazı davranışlar okul öncesi yaşlarda normalken, ilerleyen yaşlarda takıntı olarak kabul adlandırılmaktadır.
Örneğin küçük çocuklar yatağa girmeden önce belli bir sıra izleyen bazı davranışları sergilerler. Giyinme, masal anlatımı, belli yerde yatma gibi. Bunlar olmayınca huysuzlaşabilirler. Ancak 8-9 yaşından sonra bu düzen değişir. Oysa takıntı belirtisi olduğunda devam eder ve olayı baştan yapma gibi belirtiler ortaya çıkar. Benzer şekilde küçük çocuklarda çizgilere basmadan yürüme bir oyunken; erişkin dönemde bir takıntı olarak kabul edilmektedir.
Çocukluk ritüellerini takıntıdan ayıran en büyük özellik, ritüellerin bir çeşit sosyalleşmeyi arttırıcı, kaygıyı azaltıcı role sahip olması ve çocuğa sıkıntı, huzursuzluk vermemesidir.
Takıntılı davranışların sıklığı ve şiddeti azalmadığında, çocuğun genel hayatını olumsuz olarak etkilediğinde, kaygı yaratan düşünceler, huzursuzluk duygusu ve gerginlik bu takıntılara eşlik ettiğinde bu durum profesyonel yardım alınmasını gerektiren bir sorun olabilir.
Çocuklarda görülen takıntılı davranışların ortaya çıkmasındaki etkenler, anne-baba tutumları, kişisel özellikler ve genetik faktörlerdir. Anne-babanın aşırı titiz, korumacı ve mükemmeliyetçi tutumlarının çocuklarda takıntılı davranışı pekiştirdiği gözlemlenmektedir.
Özellikle tuvalet alışkanlığının kazanıldığı iki yaş döneminde tuvalet eğitiminin baskı ile verilmesi, temizliğin çok vurgulanması takıntılı davranışların gelişmesinde etken olabilmektedir.